KRAL BALIĞIN İNTİHARI (2)
Bazı dalları,gölet sularının üzerine düşen yaşlı söğüdün köklerinin altındaki boşlukta her sabahki gibi yine hareketlilik başlamıştı.
Gölete bırakıldığı günden beri,yaşamını ihtiyar söğüdün kökleri altındaki bu boşlukta sürdüren,göletin,en yaşlı,en büyük,en kilolu balığı sabah kahvaltısına çıkmağa hazırlanıyordu.21 yıldır hiç değişmeyen bu yaşam biçiminden bıkmasına rağmen yapacak başkaca hiçbir umarı yoktu.Artık göletin her yerini,her taşını,her kovuğunu ezbere biliyordu.
Halbuki yumurtadan çıktıktan sonra,sekiz ay gibi kısa bir süre yaşadığı ırmak hiç te öyle değildi.Her ne kadar bebekliği orada geçmişse de,annesi ve kardeşleriyle yaptıkları geziler ve gördükleri yerler yıllar yılı belleğinden silinemiyordu.İşte bu günlerin birinde tepelerine,o güne kadar hiç görmedikleri bir şey indi,anneleri daha deneyimli olduğundan,bu tepelerine inen nesneden kaçarak kurtulmayı becermişti.Bu,küçük küçük gözlerle örülmüş nesne şimdi her taraflarını çepeçevre sardığından kurtulmak için verdikleri emek tamamen boşa çıkıyordu.
O nesne ile birlikte sudan çıkarıldıkları zaman,apayrı bir dünya gördüler fakat her nedense yaşamları zorlanıyor gibiydi.Nesnenin içerisine uzanan bir el onları oradan alıp yine bir suyun içine bıraktı.Fakat bu su, bildiği ırmak gibi geniş değildi ve bu daracık yerde yüzlerce arkadaşı ile beraber kalmak zorundaydı.
Homur homur homurdanan bir gürültü eşliğinde bilinmeyen istikamete doğru yaptıkları yolculuk homurtunun susması ile birlikte son buldu.İki kişi birer sapından tuttuğu balık dolu büyük varille baraj göletinin kıyısına geldiler ve su ile birlikte balık dolu varili gölete boşalttılar.Gölete inen balıklar önce şaşkın şaşkın etraflarına bakındılar,burası yuvalarının olduğu ırmak değildi ama,yinede büyük bir su birikintisiydi.Göletin eski sakinleri,yeni gelenleri meraklı gözlerle bir müddet izledikten sonra,bazıları,onları yem zannedip saldırmak istedi.Bu arada,küçük balık etrafına topladığı 30-40 balıktan meydana gelen ekibin başına geçerek hem yeni yerlerini keşfetmek hemde barınacak bir yer bulabilmek için araştırmaya giriştiler.Bir süre sonra ,epeyce loş bir ortamın içinde olduklarının farkına vardılar,kendilerinden başka balıklar da vardı burada.Fakat bu karanlık yer sanki atıldıkları yerin sonu gibiydi.Küçük balık, grubundan ayrılıp daha aydınlık sulara doğru yüzmeğe başladı.İki metre gitmişti ki kendini yine aydınlık sularda buldu.Demek ki o loş ve karanlık yer kendileri için barınak olabilecek nitelikte bir yerdi.Hemen geriye,karanlığın içine dönerek arkadaşları ile birlikte o loş mekanın kendilerine göre en iyi yerini barınak olarak seçtiler.
İşte 21 yıldır bu barınakta,bu yaşlı söğüdün köklerinin altında yaşamını sürdürerek bu günlere gelmişti.Oysa beraber geldiği arkadaşları geldiklerinden bir müddet sonra birer ikişer kayboluyor ve hiç geri dönen olmuyordu.İlk zamanlar bu kaybolmalara hiç anlam veremedi,fakat daha sonra onları bekleyen bir sürü amansız tuzaklar olduğunu öğrendi.Çoğu kez arkadaşlarından bazıları gözünün önünde,bu tuzakların kurbanı olmuşlardı.Ara sıra kendisinin de bu tür tuzaklara düştüğü olmuşsa da biraz şansı birazda akıllılığı sayesinde kurtulmayı becermesine rağmen halen izlerini taşıdığı yaralar kötü anı olarak belleğinde kalmıştı.Bu nedenle beslenme konusunda çok seçici olmuş,uzun yıllardan beri ne kadar çekici olursa olsun tanımadığı maddelere burnunu bile sürmemişti.Yosunumsu bitkiler,göletin dip kayalarında ve kumluk bölgelerde oluşan midyeler ve küçük balıklarla beslenme sorununu çözüyordu.İşte,bu dikkati sonucu bu kadar uzun süre yaşamını sürdürebilmişti.
Gölette yaşayan tüm balıklar ve canlılar bu yaşlı balığı tanıdıkları gibi ona sınırsız bir saygı gösteriyorlar ve hemen her konuda hareketlerini örnek alıyorlardı.Ayrıca göletteki tüm canlılar onu rahatsız etmemek uğruna uygun olduğu halde barınağa dahi girmiyorlardı.
İşte sabahın bu erken saatinde yaşlı söğüdün kökleri altındaki devinim Kral balığın yeme çıkma hazırlığından başka bir şey değildi.Biraz sonra,iri cüssesi ile salına salına yuvasından çıkan kral,mağrur bir ifade ile etrafındaki irili ufaklı balıklara baktı,çoğu ile göz göze geldi,biraz daha küçük balılar ona yem olmamak için sağa sola kaçıştılar.Yine edalı bir tavırla hareket ederek yem aramağa başladı.Kenardaki yosunumsu bitkilerden bir parça,taşlara yapışmış midyelerden de bir iki tane kırıp yedi,fakat bu gün daha değişik tatlar arzu ettiği için sürekli arayış içindeydi.Arkasındaki balık sürüsü kralın korumasıymış gibi hep peşinden geliyor ve her yaptığı hareketi dikkatle izliyorlardı.
Göletin derinliklerinde bir parlaklık ilişti gözüne,yavaş yavaş o parlaklığa doğru indi,yaklaştığında,parlak oval bir cisim gördü.,biraz daha sokulup parlak cisme burnu ile dokundu,çok sert bir madde olan bu cismin yiyecek olması mümkün değildi.Yalnız parlak cisme dokunduğunda onunla beraber hareket eden dört köşe bir cismi farketti,ayrıca,bu yeni gördüğü nesneden ara sıra,kabarcıklarla birlikte minik minik parçalar uçuşuyordu,tüm tedbiri bir yana bırakıp biraz daha dibe inerek burnu ile o cismi kontrol etti,Dokunmasıyle birlikte cisimden ayrılan küçük parçacıkları ağzına aldığında tüm damağına nefis bir tat yayıldı.Hiç düşünmeden o cismin tamamını bir lokmada ağzına alıverdi,fakat damağında hissettiği acını sebebini anlayamamıştı ki,sanki bir kuvvet yemi ağzından almak istercesine çekiştiriyordu.Bu çekiştirme anında alt dudağının kıkırdak kısmında ve sol solungacına yakın bir bölgede de acı hissetmeye başladı.İşte o zaman tuzağa düştüğünü anlamıştı,ama tabi ki iş işten geçmişti.Yavaş yavaş yukarıya çekildiğini farketti,bir an karşı koymak istedi,fakat ağzındaki acı buna mani oluyordu.Onun için herşey bitmişti artık,o da diğer arkadaşları gibi gölete ve yaşama veda ediyordu.Ancak bu bukadar kolay olmamalı her şeye rağmen mücadeleyi elden bırakmamalıydı.Tüm yüzgeçlerini açarak yukarı doğru çekilmeye karşı koymaya çalıştı,biraz başarılı olduysa da tam anlamıyla karşı koyamıyordu.Kendini yukarı çeken gücün biraz azalmasını fırsat bilip hızla derinlere doğru dalıyorsa da akabinde yine yukarı çekilme işlemi devamına engel olamıyordu.Verdiği mücadelenin ölüm kalım mücadelesi olduğunu bildiği için bu tuzaktan bir şekilde mutlaka kurtulmalıydı.Ağzındaki acıyan yerlerde kanama başlamıştı,kanı görünce biraz daha karamsarlığa düştü,fakat daha da hırslandı.Bu güne kadarki tüm deneyimlerini ortaya koymaya hazırdı.Yukarıya doğru çekime karşı koymak için neler biliyorsa hepsini uyguluyordu.Yuvasına kadar gidebilseydi kendisini çeken nesneyi söğüt ağacının köklerine dolayıp o şekilde kurtulmayı deneyebilirdi ama şu an için bu imkansız görünüyordu.Onu takip eden balıklar,meraklı ve birazda üzüntülü gözlerle olanları izliyorlar,sanki yardım edememenin acısını hissediyorlardı.Verdiği mücadeleden epeyce yorulan kral yavaş yavaş kaderine razı olmaya başladı.Kendini çeken gücün etkisine pek fazla karşı koyamıyordu.Suyun yüzüne iyice yaklaşmış , sırt yüzgeçleri suyun dışına çıkmış,sahile ise 40-50 metre mesafe kalmıştı.Her şey bitiyordu artık,21 senelik yaşamı biraz sonra sona erecekti.Ufacık bir dikkatsizliği sonucu çok kötü tuzağa düşmüştü.Yenilgiyi bir türlü kabullenemedi.Ve bir ara son gayretle dönmeye çalışarak kocaman kuyruğunu suya vurup dalışa geçti.Yarasının tüm acısına ve kanamasına rağmen hızla dibe doğru gidiyordu.Bu arada baraj duvarının önündeki iki kaya gözüne ilişti.Onlara ulaşabilirse kurtulabilirdi,son bir gayretle,birbirlerine yapışık gibi duran kayaların arkasına attı kendini ve hemen iki kayanın altındaki çok dar bir yere solungaçlarına kadar başını soktu,hiçbir şekilde başını çıkarmayacaktı.Kendisini zorlayan gücün bir iki hamlesini, tüm ıstırabına rağmen boşa çıkardıktan sonra birden bire ağzı genişleyiverdi sanki.Kanayan yerleri de eskisi gibi acımıyordu.Sadece alt çenesinin bir kenarında boşluk hissetti,birde,sanki ağzının içinden sarkan bir bıyığı meydana gelmişti.Evet kurtulmuştu ama kanama halen devam ediyordu.Olduğu yerde bir müddet daha bekledi,tehlike geçmişti artık şimdi iki kayanın arasına sıkışan başını kurtarması gerekiyordu.Onun için de epeyce mücadele verdi ama sonunda onu da başardı.Yorgun ve yaralı bir şekilde yuvasına doğru yüzmeğe başladı.
Tam iki gün hiçbir şey yemeden ve yuvasından çıkmadan kendine gelmeğe çalıştı.Üçüncü gün sabahı iyice acıkan karnını doyurmak için yuvasından çıktı.Çevresinde toplanan hemcinslerine bile bakmadan midyelere yöneldi,ilk midyeyi ağzına aldığında midyeyi kırmak şöyle dursun tutmakta bile güçlük çekiyordu.Otlara yöneldi,belki onları yiyebilirdi.Ancak damağında oluşan büyük yarık ve ağzından sarkan ince bıyığı nedeniyle ot yemeyi de beceremedi.Tüm yiyebileceği küçük balıktı herhalde.Etrafında dolaşan sürüdeki küçük balıklara saldırdı,ancak onları yakalamaya bile gücü yetmiyordu.Ne olmuştu böyle,tuzaktan zor da olsa kurtulmuştu ama sonuç böyle mi olacaktı.”Bir müddet daha dinlenirsen,iyileşirim” düşüncesiyle yuvasına döndü.
İki gün kalabilmişti yuvasında,çok acıktığı için bir sabah tekrar çıktı ve yine ayni şeyleri denedi ama bir türlü olmuyordu ve bu gidişle de olacağı yoktu.Tuzaktan kurtulmuştu ama bu defa açlıktan ölecekti.Bu şekildeki ölüm, tuzak ölümünden bin beterdi.Çünkü hemcinslerinin gözünde o bir kraldı ve sonsuz saygınlığı vardı.”Açlıktan Öldü”diye anılmasına yüreği elvermiyordu.Keşke tuzaktan hiç kurtulmasaydı.O zaman verdiği mücadele kalırdı,hemcinslerinin belleklerinde.Şimdi ise pisi pisine bir ölüm;Açlık.Tekrar yuvasına döndü,ne yapabileceğini uzun uzun düşündü.Ve ertesi sabah yine mağrur bir şekilde yuvasından çıktı,tüm toplanan balıklara teker teker bakarak göletin derinliklerine doğru yüzmeğe başladı.Bir süre sonra dipte gördüğü parlak cisme yaklaşarak bir hamlede altındaki yemi ağızladı,hiçbir tepki göstermeden,hemcinslerinin hüzünlü bakışları arasında kendini çeken güce teslim oldu.