deredentepeden

08 Ekim 2006

Sevgililerim

Bu yazdıklarımın,blogta ilk yazım olmasını çok düşündüm.ancak yanlış değerlendirilebileceği endişesine kapılarak yazmamağa karar verdim.(ne halt etmekse)Fakat onlara karşı beslediğim duygularımın daha fazla içimde kalmasının bir manası olmadığını,eğer yazmazsam kendime karşı dürüst davranmıyacağımı düşünerek yazıyorum.Çünkü toplumumuz genelde Baba erkil ailelerden gelmektedir.Bu tür ailelerde baba çocuklarını çok sevdiği ve bu duygusunu onlara söylemek istediği halde toplumun"ne derler acabasından "soyutlanıp duygularını açığa vuramaz.Tabiki bu sonuçtan o da mutlu değildir,ama dedik ya "ne derler acaba...."
Bende baba erkil bir aileden geliyorum ama herhalde kurallar biraz daha esnekleştiki çocuklarımın yüzlerine,onları ne kadar çok sevdiğimi usanmadan defalarca söyledim ve şimdide herkes bilsin istiyorum."ne gerek varsa".
Öncelikle sevgili karıma çok teşekkür ederim.Bana böyle çocuklar doğurduğu ve yetiştirdiği için.Üç tane kızım var benim.En büyüğü 35 en küçüğü 28 yaşında ama benim gözümde onlar hala korunmaya muhtaç küçük çocuklar gibi.Bu görüşüm tabiki yanlış,fakat gel görki kendime bir türlü anlatamıyorum bunları.Bu nedenle bana kızdıkları bile oluyor,ne yapayım elimde değil.Onların en küçük mutsuzlukları dert oluyor içime ve acabalar hep cevapsız kalıyor.Bir yerleri ağrısa onlarla beraber yaşıyorum bu acıyı.Ne zaman içli bir türkü veya lirik bir şarkı duysam radyoda çocuklarım gelir aklıma ,bir de gurbettelerse gözlerim buğulanır,hasretleri yüreğimi yakar.Ve hiç bir zaman onların da bir hayatları olduğu gerçeğini kabullenemem ve bu gidişle de hiç te kabullenemiyeceğim.Beni affetsinler çünkü sadece bayramlarda onları görebilmek bana yetmiyor.Bu güne kadarki yaşamlarında en küçük bir saygısızlıklarını görmediğim gibi hiç bir zaman yüzümü yere getirecek hareketleri de olmadı.daha ne isterimki.sadece vs sadece kelimenin tam anlamıyle onlarla gurur duyuyorum.Her hangi bir yerde bir sohbette konu olduklarında duyduklarım bana büyük bir mutluluk ve kıvanç veriyor.Sevginin derecesi olurmu bilmem,eğer varsa, onlara olan sevgimi anlatacak kelime bulamıyorum.
Yaradana minnettarım ona sonsuz şükranlarımı sunuyorum ,bana böyle evlatlar verdiği için.
İyiki varsınız,iyiki tanrı sizlerin babası olmayı bana bahşetti çünkü sizler benim yaşama sebebimsiniz.Bir defa daha avazım çıktığınca haykırıyorum herkez duysun "SİZLERİ ÖLESİYE SEVİYORUM"Bir tanelerim.

05 Ekim 2006

TV Seyretmeyeceğim

Kendi kendime karar aldım.Bundan böyle hiç bir televizyon yayınını izlemiyeceğim. Çünkü şu andaki mevcut televizyon kanallarının hiçbiri ülkemiz gerçekleri ile ilgili yayın yapmıyor veya yapamıyor. Oysa, yaşadığımız ülkenin içinde bulunduğu gerçekleri tüm çıplaklığı ile bilmek en tabii hakkımız olduğu görüşündeyim. Diyelim ki, özel kanallar reyting amacıyla böyle bir yayına yanaşmıyorlar, peki TRT kanallarına ne demeli? Artık mazagin programı adı altında binbir türlü rezaletin kanallara yansımasından midem bulanıyor. Gerçi bugüne kadar bu tür programları izlemiş değilim. Fakat yayınlandığını bilmek bile bana sıkıntı veriyor. Ayrıca, Pazar, Pazartesi ve hatta Salı günleri uzun süre kanallarda boy gösteren spor programları da magazin programlarından geri kalmıyor. Bir futbolcu eskisi olarak spor programlarının yayınlanmasına elbette karşı değilim ama sanki ülkemizde spor denince aklımıza sadece futbol ve dört adet kulübümüz geliyor. Diğer kulüpler ve diğer spor branşları sanki konu mankeni... Diğer anlayamadığım konu, milyon dolarlar harcanarak meydana getirilen futbol takımlarının ülkemiz ekonomisine katkıları nedir?Sadece bir hiç.
Bizim, ülke olarak futbol oyununa bu denli astronomik yatırımlar yapabilecek lüksümüz var mı? Ayrıca yapıyoruz da ne oluyor. Herşey meydanda. Takımlarımızın aldığı sonuçlar, bu harcamaların boşuna yapıldığını göstermiyor mu? Hal böyle iken; bir de konunun televizyon kanallarınca pompalanması çok yıllar önce ülkesini üç "F" ile yönettiğini belirten bir diktatörün halkına gerçekleri göstermeme uğruna başvurduğu yöntemin, ülkemiz için de geçerli mi olduğu sorusu geliyor insanın aklına. Oysa, büyük bir kesimin açlık sınırının altında veya açlık sınırında yaşadığı ülkemizin başlıca konuları mazagin programları veya futbol olması mı gerekiyor? Yıllardır içinde bulunduğu fakirlik ve sefaletten kurtulamayan halkımızın sorunlarına çözüm çareleri üretmek daha mantıklı bir yaklaşım görünüyor. Yıllardır üretime yönelik köklü yatırımlar yapılmayan ülkemizin ekonomisi döviz, borsa ve faiz sarmalında sadece belli bir kesime rant sağlayarak hizmet vermektedir. tabi ki bu kesim her ay yapılan periyodik zamlardan etkilenmek şöyle dursun, bunları bile kendilerine çıkar sağlamak için kullanabilmektedirler. İnsanca yaşayabilmek için gerekli paranın çok çok altında ücret alan memur, işçi ve emeklinin gerçekleştirdiği yaşam mucizesi ekranlara niçin yansımaz ki ? Belki de asık suratlı, mutsuz, sürekli gergin ve daima stres altında yaşayan bu büyük kesimin dertleri onlara istediği reytingi sağlayamayacağı ve ağababaları memnun olmayacağı içindir. Olsun bakalım elbette bir gün bunları da gündeme getirecek yayın organlarımızın olacağı ümit ve temennisiyle. Saygılar ve sevgiler...

01 Ekim 2006

Merhaba bugün ve bu saatte ilk olarak bloga yazmağa başladım.Gelecek günlerde derelerden ve tepelerden yazacağım.Hoşçakalın.

eXTReMe Tracker